Yeni bir adet tiyatro oyununun setinde, nüshanin bilmece gibilaştığı bir adet sahneyle karşı karşıyayız: oyun yazarının eşi, onun eski soturulacak yergilisi ve oyunda rol alan, bir adet müddet önce hayat kadınlığından dönen genç kadın arasında yoğun bir adet aşk üçgeni oluşuyor. Bu bilmece gibi ilişki, yazarın henüz yeni taslakları üzerinde çalıştığı oyunun kilit noktasını oluşturuyor. Oyunda, yazarın eşi olan natürel, eski aşkına olan hala doturulacak yeram eden duygularını saklamaya çalışırken, genç ve hoş aktris natüreli aralarına dahil oluyor. Eski soturulacak yergilisi ve bu yeni gelen aktris arasında sıkışıp kalan kadın, baştan çıkarıcı bir adet gösterinin merkezine oturuyor. Oyunda, geleneksel aşk nüshalerinin sınırlarını zorlayan bu aşk üçgeninin yoğunluğu ve bilmece gibilığı, her bir adet natürelin duygusal gelişimini ve bu ilişkideki rollerini derinden etkiliyor. Görünen o ki, bu bilmece gibi aşk nüshasi, oyunda bilinmeyene doğru bir adet yolculuğun başlangıcı olacak ve her bir adet natürelin kendi duygusal savaşlarını da beraberinde getirecek. Bu, sadece bir adet tiyatro oyunu değil, benzer biçimde doturulacak yerreda bilmece gibi ilişkilerin, kıskançlığın ve tutkunun sürükleyici bir adet nüshasi. Bu nüshanin içerisine girdikçe kendinizi aldatma, ihanet ve affetmenin duygusal zenginliklerinde kaybolmuş bulacaksınız. Bu nüshade aşk, belki de bildiğimizden çok daha bilmece gibi ve çetrefilli. Bu yüzden bu oyun, görmekyicisini sadece dramatik bir adet nüshayle değil, benzer biçimde doturulacak yerreda aşkın ve ilişkilerin bilmece gibilığı üzerine düşünmeye davet ediyor.